Pages

Ads 468x60px

7.09.2012

Havuza girecekler dikkat!

Havuzlar, çok kişinin ortak kullandığı alanlar olduğundan pek çok sağlık sorununa neden olabiliyor.


Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Gülay Kılıç, insanların farklı salgılarıyla kirlenen ve uygun dezenfeksiyonu yapılmayan havuzların birçok enfeksiyonun bulaşmasına, ayrıca, havuz suyunun dezenfeksiyonu için kullanılan kimyasal maddelerin, suya karışan sabun, şampuan veya güneş yağı gibi maddelerin de önemli sağlık sorunlarına neden olabileceğini söyledi.
Havuzlar her ne klorlanmış olsalar da enfeksiyon etkenleri çeşitli olduğundan enfeksiyon riskinin tamamen ortadan kalkmadığının altını çizen Kılıç, "Su sirkülasyonu iyi sağlanmamış ve düzenli temizliği yapılmamış havuzlar tifo, hepatit A, ishale neden olan diğer enfeksiyonlar, mantardan idrar yolu enfeksiyonuna kadar birçok hastalığa neden olmaktadır. Havuza giren insanların hijyen kurallarına uymalı havuza girmeden önce mutlaka duş alınmalı, mümkünse ayaklar antiseptikli suyla temizlenmelidir. Kulakenfeksiyonlarını önlemek için kulak tıkaçları, göz enfeksiyonlarını önlemek için gözlük kullanılmalıdır. Deride çatlak, kesik ve sıyrıklar varsa, havuzdan çıktıktan sonra sabunlu su ile temizlenmelidir. Gözlerde konjonktivit dediğimiz kızarma, sulanma ve yanma ile seyreden göz iltihapları olabilir. Konjonktivit mikroplar dışında bizzat havuzun dezenfeksiyonunda kullanılan klor gibi kimyasal maddelere bağlı olarak da gelişebilir. Orta kulak iltihapları görülebilir ve iyi tedavi edilmediğinde kronikleşebilir.

Havuza atlamalar ciddi yaralanmalara neden olabileceği gibi sinüzit gelişme riskini arttırabilir. Başta mantar enfeksiyonları olmak üzere değişik deri enfeksiyonları görülebilir.Genital bölgenin ıslak ve nemli kalması, mantar enfeksiyonları gelişimi için hazırlayıcı bir faktördür. Bu nedenle ıslak mayoyla oturmak çok sık yapılan yanlışlardan biridir. Ayrıca kadın vajinal florasını bozarak normalde bulunan mantarları aktif hale getirerek çoğalmasına ve enfeksiyona neden olabilir. Özelikle ishal, idrar yoluenfeksiyonu, genital akıntısı olan kişilerin havuzları kullanmaları havuz enfeksiyonlarının yayılmasında çok önemli bir etkendir" dedi.

Kılıç, hem kendimizi korumak hem de başkalarına enfeksiyon bulaştırmamak için dikkat edilmesi gereken kuralları şöyle sıraladı:

"Son bir hafta içinde ishal olduysanız havuza girmeyin.
Havuz suyunu yutmayın.
Çocukları sık tuvalete götürün.
Havuza girmeden önce ve sonra duş alın.
Eğer bir havuzdan mikrop kaptığınızı düşünüyorsanız işletmecilere
 haber verin.
Bazı havuzdan kapılan hastalıkların özellikle gebeler,
 çocuklar ve immün sistemi zayıf kişilerde çok ağır geçebileceğini unutmayın.
Ciltte sıyrığı, kesiği, mantarı ve diğer enfeksiyonları olan kişiler, göz-burun-kulak enfeksiyonu olan kişiler, ishal olan kişiler, bu durumları iyileşinceye ya da geçinceye kadar havuza girilmemelidir.

Lensle havuza girmek doğru değildir. Kontak lensle suya girmek, gözün iltihaplanma ihtimalini artırır.
Havuz suyunun temiz olduğundan emin olmak için şunlara dikkat etmeliyiz:

Temiz bir havuz suyunda havuzun dibi net görülmelidir.
Havuz kenarındaki taşlar yapışkan ve kaygan olmamalıdır.
İyi klorlanmış bir suyun az bir kokusu olur. Aşırı bir kimyasal kokusu sorun olabileceğini gösterir.
Su sıcaklığı 27 dereceyi geçmemeli. Hava ile su sıcaklığı doğru oranlı olmalı, arada fazla fark bulunmamalıdır.
Havuz pompaları ve filtre sistemleri çalışıyorsa ses yaparlar,bu sesi muhakkak duymanız gerekir.
Havuz PH ve klor seviyesi 2 günde bir kontrol edilmelidir (Normal PH=7.2-7.8 arasındadır)".

Arılar “zamanı geri alabiliyor”

Yaşlı bal arılarının beyinlerinin, genç arılara özgü sosyal işleri yaptıklarında gençleştiği belirlendi.
Amerikalı ve Norveçli bilim adamlarının yaptığı araştırma, yaşlı arıların yuvada sosyal sorumluluk üstlenmesinin beyinlerindeki moleküler yapının değişmesini sağladığını gösterdi.

Araştırmaya imza atanlardan Gro Amdam, daha önce yapılan araştırmalardan arıların yuvada kaldıklarında ve larvalarla ilgilendiklerinde beyinlerinin aktif olduğunu, yuvadan ayrıldıktan sadece iki hafta sonra ise bu hayvanların kanatlarının zayıfladığı, tüylerinin döküldüğü ve beyin faaliyetlerinin durduğunun bilindiğini belirtti.

Amdam, bu bulgulardan yola çıkarak yaşlı arıların yeniden larvalarla ilgilendiklerinde beyinlerinin nasıl etkileneceğini araştırdıklarını ifade etti.

Araştırmacılar, yuvadan larvalarla ilgilenen genç arıları çıkardı ve sadece kraliçe arı ve larvaları bıraktı. Bazı yaşlı arılar besin aramaya gitti, bazı yaşlı arılar ise yuva ve larvalarla ilgilendi. 10 gün sonra yuvada larvalarla ilgilenen yaşlı arıların yaklaşık yarısının yeni şeyler öğrenme yeteneğinin büyük oranda arttığı görüldü.
Bu arıların beyninde insanlarda da bulunan ve unutkanlığa karşı koruyan Prx6 ile diğer proteinleri koruyan şaperon proteinine de rastlandı.

Gro Amdam ve ekibi, bu sonuçların insanlarda sosyalleşmenin ileri yaşa bağlı unutkanlığın yavaşlamasına ya da önlenmesine ışık tutabileceğini vurguladı.
Araştırma, “Experimental Gerontology” dergisinde yayımlandı.  

KÜÇÜK GÖĞÜSLERİ BÜYÜTMEK İÇİN


küçük, göğüs, büyütmek, küçük göğüsleri büyütmek için, küçük göğüsleri büyütmek için bitkiler, göğüs büyütmek için faydalı bitkiler, hangi otlar göğüs büyütmede yararlı, göğüslerim çok küçük, küçük göğüsleri doğal yönden büyütme yolları.
- Sedef Otunu demleyin.(1 fincan için 3 tutam sedefotu yeterli olur.) Masaj yaparak göğsünüze uygulayın. Ve günde 1 fincan için.
- Devetabanı çiçeğini demleyin (1 fincan için 2 tutam yeterli olur.) Demlenmiş çayı göğsünüze uygulayın. Günde 1 fincan için.
- Demlenmiş ısırgan yaprak ve çiçekleriyle birlikte göğüslere kompres yapmak ve günde 1 kez içmek faydalı olacaktır.

Peeling Yapalım


Cildimizi ölü derilerden arındıran, toz ve kirlerin yaşlandırıcı etkisine dur diyen ve cildimize hakkettiği değeri veren bir peeling hazırlamaya ne dersiniz? Evet hanımlar biz her şeye değeriz ve bizim güzelliğimiz bakımlı olmanın kurallarını bilmekten geçiyor. Sizler için bakımlı kadının sırrını sunuyoruz ;)

Peeling Nasıl Yapılır

Bitkisel Seçim
Cildin üst yüzeyindeki ölü deri tabakasını soymaya odaklı yöntemlerden ilki A, C ve E vitaminleri içeren bazı bitki ekstreleri ile uygulanan bitkisel peeling yöntemi. Aşırı hassas ciltler haricinde tüm cilt tiplerine rahatlıkla uygulanabilecek olan yöntem, belirginleşmeye yüz tutmuş çizgilerin giderilmesine ve yüz ovalinin toparlanmasına yardımcı oluyor.
Sitrik asit, retinol gibi güçlü içerikleri barındıran peeling, cilt tipine ve ihtiyacına göre haftada bir kez uygulatılarak istenilen sonucu veriyor.
Alüminyum Tozları İş Başında
Yüzdeki sivilce ve yaşlılıktan güneş lekelerine kadar her türlü leke problemi ve geniş gözenekler üzerinde ciddi etkileri olan mikrodermabrazyon yönteminde alüminyum tozları önemli rol oynuyor.
Cilt iyice temizlendikten sonra, hafif vakum ile alüminyum tozları cilde sürülüyor ve 15-20 dakika bekletiliyor.
Dermabrazyon ve kimyasal peelingden daha yumuşak olan bu işlem sonrasında ciltte geçici bir süre hafif kızarıklık olsa da, uygulamanın etkin kılınması cilt bakımı ile kombinlemekten ve düzenli olarak tekrarlamaktan geçiyor.
Lazerli Gençlik
Amaç cilt gençleştirme olduğunda yaşla birlikte azalmış olan kolajen ve elastin sentezi lazer peeling yöntemi ile önemli seviyede tetiklenebiliyor. Yani yöntemin uygulanabildiği bölgelerde (yüz, dekolte ve el üstü) kolajen ve elastin üretimi arttığından yenilenme oranı da artabiliyor. Fakat dikkat edilmesi gereken en önemli konu uygulama öncesinde ve sonrasında cildin güneşe karşı hassasiyetinin artacağı.
(Sadece güneşe değil, iç mekan aydınlatmalarına da dikkat!) Uygulatacağınız yöntemi tercih etmeden önce bir süre sonra cildinizde kızarıklıkların ve kabuklanmaların olacağını aklınızın bir köşesinde bulundurmalısınız.
Lazer peeling ile ilgili yapılabilecek en doğru şey karar aşamasında dermatoloğunuza görünmek ve cildinizin ihtiyaçlarını tespit etmek olacak. Başarılı sonuçlar almak için ise sizin için uygun görülen programa disiplinli bir şekilde uymanız gerekiyor.

7.08.2012

Windows 7 Kurulumu (Resimli Anlatım)

Windows 7 Kurulumu (Resimli Anlatım)
Windows 7 CD’mizi bilgisayarımızın CD-ROM’una yerleştiriyoruz ve kuruluma başlıyoruz.
Windows Yükleniyor...
 Dilimizi Türkçe seçiyoruz.
 Install Now diyip geçiyoruz.
 I accept the lisans terms. kutucuğunu işaretliyip şartları kabul ediyoruz. Next ..
Bilgisayarımız Windows Vista ise format atmamıza gerek yoktur. Buradan UpGrade seçeneğini seçerek UpGrade edebiliriz. Windows XP’de ise UpGrade özelliğini desteklememektedir. Bu yüzden Custom (advanced) tıklayıp kurulumumuza devam ediyoruz.
Windows 7 ’yi hangi diskimize kuracağımızı belirliyoruz.
 Windows 7 Ultima kurulumumuz başladı. Arkamıza yaslanıp bekliyoruz..
Bilgisayarımız reset attıktan sonra ilk Windows 7 Ultima görüntüsünü görmüş olmalısınız.
Aktivasyon kodumuz varsa giriyoruz. Yoksa girmeden Next diyoruz.
ilk baştaki seçenek olan Use recommended setting seçip devam ediyoruz.
Tarih ayarlarımız doğru olmalı. Siz yinede kontrol ettikten sonra Next diyin.
Etrafımızda ki Wireless bağlantılar otomatik olarak karşımıza çıkar.
Network (Bağlantı) tipimizi belirtiyoruz. Resimlerde de gördüğünüz gibi ilk seçenek ev kullanıcıları için, ikinci seçenek ofis çalışanları için, üçüncü seçenek cafe, market, şarküteri vs. iş hanları içindir. Kendimizde uygun olanı seçiyoruz
Ev kullanıcıları seçildiğinde yukardaki gibi ekran çıkıcaktır.
 Oluşturmuş olduğunuz Network(Bağlantı) ağınızda hangi klasörleri paylaşıma açacağınızı bu kısımda seçiyoruz. Bu işlemleri daha sonrada yapabilirsiniz.
Ayarlarımızı yaptık. Tekrar arkamıza yaslanıp bekliyoruz..
Kurulum Tamam Kolay Gelsin.
Windows 7 Kurulumu (Resimli Anlatım)

7.07.2012

Gençlik iksirinin formülü


Herkes genç kalmanın formülü olsun ister. “Sağlık ve güzellik konularında E=mc2 gibi bir sonuç elde edemezsiniz ama yaklaşırsınız. Buna da içinizdeki çocuğu öldürmeyerek başlayabilirsiniz” diyen Dermatolog Dr. Yasemin Fatih Amato, genç kalmak için bazı önerilerde bulundu.
“Gençlik iksiri formülü nedir?” diye düşünürsek bunun cevabı; spor, düzenli ve sağlıklı beslenmedir. Özellikle spor sırasında mutluluk hormonu salınımı artar. Bazı araştırmalarda ise çikolata yenirken salgılanan hormon ile spor yapılırken ortaya çıkan hormonun aynı olduğu görülmüştür.
Spor yaptıktan sonra iyi bir uyku çekmenin de yaşlanmayı geciktirdiği görülmektedir. Düzenli bir uyku için erken kalkmak, gün içinde durmadan hareketli bir yaşam sürdürmek ve en önemlisi gece belli bir saatten sonra elektronik aletlerden uzak durmak gerekir.
Ayrıca içinizdeki çocuk, bol bol gülüp, hemen affetmeyi bilmeli. Yani sağlıklı kalabilmek için affetmeyi öğrenmeliyiz.
Genç kalmak için beslenmedeki püf noktalar
- Günlük 4- 5 porsiyon civarında meyve ve sebze tüketmeye çalışın. Taze tüketmenizi öneririz.
GENÇ VE SAĞLIKLI KALMAK İSTİYORSANIZ SEBZE TABAĞINDAN OLUŞAN BU TARİF TAM SİZE GÖRE!
- Yemeklerinizdeki yağ miktarını düşürün, bir avucu geçmeyecek şekilde badem, ceviz ve fındık tüketebilirsiniz.
- Günde 2-3 litre su tüketmeye çalışın.
- Haftanın 3 günü balık yemeye gayret edin.
- Tahıl ürünlerinin doğala en yakın olanını tüketin, rafine gıdalardan uzak durun.
Genç kalabilmenin sırrı bu organlara iyi bakmaktan geçiyor:
Kalp: Aşk ile seks gençliğin iksiridir. Sağlıklı beslenmenin dışında düzenli bir cinsel hayat kalp sağlınız için gereklidir. Aynı şekilde günde 1 kadeh içilen kırmızı şarap da damarlarınız için önemlidir. Aşk ve seks stresin olumsuz etkilerini sıfırlar. Çağımızın hastalığını tanımlarken stresi hep anlatıyoruz. Stres kanın pıhtılaşmasına, dolayısıyla da kalp krizine yol açan adrenalin hormonunun yüksek seviyede salgılanmasını sağlar. Bu yüzden mutlu çiftler az stresli uzun ömürlü olurlar.
Kemikler: Spor yaparken kuvvetlendirici egzersizler iskeleti güçlendirir. Çünkü kemiklerimiz 40’lı yaşlardan itibaren her yıl yüzde 1, menopoz ile yüzde 6’lar civarında azalır. Erken önlem ileride kemiklerimizin sağlamlığı için önemlidir.
Dizler: Vücudumuzdaki en hareketli bölgemizdir. Neredeyse onlar kadar fazla çalışan bir organ yoktur. Yaşlandığınızda bile merdivenleri rahat çıkmak istiyorsanız şimdiden onlara özen göstermelisiniz. Hareketsiz kalmak dizlerimizi dinlendirmez aksine daha fazla yorar.
Omurga: Bel ağrısını çekmeyen insan nerdeyse yok gibidir. Zaten yapılan araştırmalarda insanların yüzde 80’nin hayatları boyunca en az bir kez bu ağrıyı çektiğidir. Bu ağrıların çoğunluğu zamanla geçse bile sorunlarla uğraşmamız uzun sürebiliyor. Böyle durumda olan kişiler için pilates birebirdir.
Böbrekler: Bitkisel ürünler vücudumuzda detoks etkisi yaratır. Özellikle böbrekler vücudumuzun arıtma tesisleridir. Üre ve atıkları kandan süzerek, idrar ile birlikte vücut dışına atılmasını sağlarlar.
Karaciğer: Yağ, protein ve şeker metabolizmasını düzenlemek, kandaki şeker miktarını ayarlamak, vücuda su üretmek ve daha pek çok görevini yerine getirebilmek için karaciğer 24 saat boyunca durmadan çalışır. Bu sistem aksamaya başladığı andan itibaren iltihaplanma ve siroz gibi rahatsızlıklar meydana gelir.
Genç kalmanın sırrı vücuda spor ve sağlıklı beslenme ile bakmaktır. Bunun dışında büyük bir kısmı psikolojiktir. Psikolojik olarak genç kalabilmek çocuk ruhunuzu kaybetmemekten geçiyor.  

KARISINDAN DAYAK YİYEN ADAM AĞLAYARAK POLİSE SIĞINDI



Adana'da bir çiftlikte çobanlık yapan 47 yaşındaki adam, iddiaya göre, işten ayrılmak isteyince 10 yıllık karısının şiddetine maruz kaldı. Eşinin kafasına taşla vurup kollarını ısırdığı öne sürülen kadın, gözaltına alındı. Gözyaşı dökerek dayak yediğini anlatan adam, "Sürekli paramı elimden alıyor, işi bırakmak isteyince de dövüyor" diye konuştu. Eşinden şikayetçi olan adamın ihbarı üzerine olay yerine giden polis ekipleri, kadını gözaltına aldı. Eşini dövdüğünü söyleyen kadın, "Çalışmıyor, bütün uyarılarıma rağmen sık sık işten kaçıyor. Dayağı hak etti. Ben de dövdüm" dedi. Polisler, karısından şiddet gören koca ile ilk kez karşılaştıklarını belirterek şaşkınlık yaşadıklarını söyledi. 'Aile içi şiddet'e karşı çıkartılan yasa kapsamında gözaltına alınan kadın, sorgusunun ardından adliyeye sevk edilecek. Fatih KARAÇALI/ADANA/DHA

CEP TELEFONU CEBİNDE BÖYLE YANDI



Finlandiya'da bir güvenlik kamerasının yakaladığı görüntü görenleri şoke etti. CNET'te yer alan habere göre, 17 yaşındaki Finli bir gencin telefonu cebinde bir anda dumanlar çıkartarak yandı. Cebinden çıkarttığı telefonu bir anda yere atan genç, ne olduğunu anlamaya çalırken, aractaki diğer kişi onun yardımına geldi. Olay, aracı park etmesinin hemen ardından meydana geldi.

Adet dönemine dair efsaneler ve gerçekler

Adet dönemi ile ilgili bilgi eksikliğinden kaynaklanan pek çok hatalı ve yanlış varsayım var. Adet döneminde spor yapılır mı, denize girilir mi, tampon kanamayı engeller mi gibi görüşler kafa karıştırıyor.


Kadın sağlığı ve hastalıkları uzmanı Op. Dr. İbrahim Sözen adet dönemi ile ilgili en çok merak edilen konular hakkında bilgi veriyor.
Adet döneminde spor yapılır mı?

Adet dönemindeyken  her tür spor yapılabilir. Adet döneminde yapılan fiziksel egzersizler ağrıyı dindirebiliyor; hatta bazen egzersiz rahmin ağrılı kasılmalarını bile rahatlatıyor. Bu nedenle adet döneminde spor yapmak sakıncalı değildir.
Adet döneminde yüzülür mü?

Adet dönemlerinde denize girmenin sakıncalı olduğuna dair yaygın inancın tıbbi bir temeli bulunmamaktadır. Adetliyken denize girmek mümkündür. Yüzerek adetten “kesilmezsiniz”, “kanınız pıhtılaşmaz” ya da karnınız ağrımaz. Ayrıca, bu dönemde tampon kullanarak  mayonuzun  lekelenmesini engelleyebilirsiniz.
Tamponlar adet kanamasını engeller mi?

Tampon kullanımındaki en büyük korku, tamponun adet kanamasını engellemesi ihtimalidir. Ancak, bu korku yersizdir çünkü tamponlar sünger gibidir ve sıvıyı emer. Tampon dolduğunda, sıvı tamponu geçerek vajinadan dışarı akar. Doğru yerleştirilmiş tampon kanamayı engellemediği gibi sızıntıya da olanak vermez.
Genç kızlar, bakireler tampon kullanabilir mi?

İlk adet kanamasında bile tampon kullanabilirsiniz. Vajina deliğini kaplayan doğal deri tabakası olan kızlık zarında kanamanın başlamasıyla birlikte doğal bir delik açılır ve sıvı bu delikten dışarı çıkar. İlk adet döneminde, kızlık zarı yumuşak ve kolay esneyebilir olduğundan, ona zarar vermeden, hafif kanamalı günler için tasarlanmış mini veya normal boy tampon kullanabilirsiniz. Bakire iseniz, ilk tamponunuzu kullanmadan jinekoloğunuza danışmanız, tamponu nasıl kullanacağınız konusunda ondan da bilgi almanız faydalı olacaktır.
Adet dönemi ağrıları psikolojik midir?

Adet dönemi ağrıları, psikolojik degil;  tamamen fizyolojiktir. Rahmin kasılmasına neden olan biyokimyasal maddeler ağrıya neden olur. Bunların salınımını önleyen ağrı kesiciler, adet ağrısı için çok etkilidir. Bunların yanı sıra, doktor kontrolünde kullanıldığında doğum kontrol hapları da, adet ağrısının önlenmesinde çok yararlı ilaçlardır. Adet sancılarının bir kısmı çok sık görülen jinekolojik bir rahatsızlık olan endometriozise (çikolata kisti) bağlıdır. Bu durumda, endometriozise yönelik bir tedavi yapmak gerekir.

Adet sancıları doğum yaptıktan sonra geçer mi?

Bir kısım kadında gebelikte ve emzirme sırasında değişen hormon profili nedeniyle, adet sancıları gebelikten hemen sonraki dönemde azalma gösterebilir. Gebelik ve çocuk sayısı arttıkça, adet sancılarının azalma olasılığı artar. Ancak, endometriozise (çikolata kisti) bağlı adet ağrıları olan hanımlarda, bir süre sonra adet ağrıları yine eski düzeyine çıkabilir. Bu durumda, endometriozis hastalığının tanısı için laparoskopik muayeneye ihtiyaç duyulabilir.
Adet döneminde hamile kalınır mı?

Genel olarak yumurtlama zamanı, adetin birinci gününden itibaren 10-18 gün sonradır. Ancak, ender de olsa, daha erken yumurtlamalar olabilmektedir. Bu nedenle, henüz adet kanaması tam bitmemiş olsa da, cinsel ilişki gebelikle sonuçlanabilir. Örneğin, 8. gündeki bir ilişki, sperm 2 gün yaşayabildiğinden 10. gün olan bir yumurtlamada gebelik yaratabilir. Bu nedenle, etkin doğum kontrol metodlarının yerini takvim metodu alamaz.

7.06.2012

Rejim Yapmadan Zayıflama

Tok tutan ve iştah kapatıcı etkisi kanıtlanan özel besinleri yiyerek, rejim yapmadan zayıflayabilirsiniz

Diyet yapmanın en zor yanı, sevdiğiniz pek çok yiyecekten vazgeçmek zorunda kalıp, üstüne bir de iştahınızla baş etmek zorunda kalmanız.

Özellikle iştah kapatıcı etkisi olduğu kanıtlanan özel besinleri rejim yapmadan zayıflamak için denemenizi öneriyoruz. Bu besinlerin vücut üzerindeki etkileri, içeriklerindeki bazı maddeler ve görevleri şöyle sıralanıyor:

Karbonhidratlar: Kepek, buğday gibi tahıl ürünlerinde, sebze ve meyvelerde bulunur.
İçeriğindeki lifler, sindirim sistemini harekete geçirir. Özellikle kompleks karbonhidratlar insanı tok tutar.

Triptofan: Vücutta serotonin oluşmasında ve hücrelere taşınmasında önemli bir görev alır. Serotonin de iştah hissini azaltır. Özellikle muz, avokado, yulaf ve peynirde bulunur.

Krom: Vücuttaki insülin dengesini korur. Kan şekerinin düşmesi açlığa yol açar. Krom ihtiyacınızı karşılamak için fındık, ceviz gibi kabuklu yemişler, brokoli ve tahıl ürünleri yiyebilirsiniz.

Albümin: Can sıkıntısını giderir ve iştahı kapatır. Bu protein, triptofan oluşturarak beyne taşır ve serotonin üretimini artırır. Bezelye, fıstık ve fasulyede bulunur.

Fruktoz: Meyvelerden elde edilen doğal şekerdir. Kan şekeri dengesini kesinlikle etkilemez. Ayrıca yemek sonrası tatlı ihtiyacı duymanızı engeller. Çilek ve bal, fruktozun ana kaynağıdır.

İyot: Tiroit hormonlarının yapımı için gereklidir. Açlık duygusunun gelişmesini engeller. Balık, iyotlu tuz ve soğan, iyot açısından oldukça zengindir.

Tok tutan öneriler
# Karnabaharı ve brokoliyi hafifçe haşlayıp yoğurtla tatlandırın. Bu karışım lif açısından zengin olduğundan, sizi uzun süre tok tutar.
# Salatalığı iyice yıkayın ve kabuklarıyla birlikte ince dilimler halinde kesip üzerine bol bol dereotu serpin. Kalorisi yok denilecek kadar az olan bu sebze oldukça tok tutucudur.
# 250 gr mor eriği biraz tarçınla haşlayın. Bu meyve fruktoz açısından oldukça zengin olmakla birlikte tatlı ihtiyacınızı da karşılayacaktır.
# 200 gr ananası incecik doğrayın ve süzgeçten geçirin. İçine 100 gr kefir ve taze nane ekleyin. Ananasın içindeki enzimler, protein sindirimini hızlandırdığından oldukça doyurucudur.
# Öğünler arasında acıktığınızda kuru erik yiyin. Kuru erik kan şekerinin düşmesini engeller. Ancak fazla abartmayın. Bir kuru erikte 8 kalori var.
# Bir demet maydanozu blendırdan geçirip sebze suyuyla karıştırın. Bir iki damla acı biber sosu ekleyin ve için. Bu içecek yağ yakımını kolaylaştırır.
# Kırmızı elmayı ince dilimler halinde kesip 1 çay kaşığı kıyılmış ceviz ve yarım çay kaşığı yonca balıyla karıştırın. Bu karışım hem doyurucudur hem de bağırsakları çalıştırır.
# Kahvaltıda armudu rendeleyin ve yulafa katın. Bu karışıma biraz da yoğurt ekleyin. Armudun içeriğindeki fruktoz uzun süre açlık hissetmemenizi sağlar.
# Günü canlı geçirmek için kendinize yulaf ezmesi hazırlayıp içine kuru meyveler katın. Bu, karbonhidrat ihtiyacınızı karşılayacaktır.
# Portakal ve 50 gr ıspanak yaprağından oluşan bir salata hazırlayın. Salatayı 50 gr yağsız yoğurt, bir tutam tuz ve karabiberden oluşan bir sosla tatlandırın.

Ananas
Ananasta, bromelain adlı protein sindirici bir enzim bulunur. Bromelain sindirimi kolaylaştırır, vücudun su tutmasını azaltır, iltihapları giderir, Aşırı trombosit yapışkanlığını önlediği için doğal bir kan incelticidir. Ancak bromelainin kan inceltici ilaçlarla beraber kullanılması tavsiye edilmez. Bazı kişilerde alerjik reaksiyonlar oluşturabilir veya kalp hızını yükseltebilir.

Büyükse risk var

Daha büyük göğüslü kadınların meme kanserine yakalanma oranının daha fazla olduğu ortaya çıktı.


16 bin kadın üzerinde yapılan araştırmaya göre memenin büyüklüğü ve genetik mutasyonun meme kanseri ile bağlantısı bulunuyor. Uzmanlar bunun sebebinin kadınlarda bulunan ve hem tümörün hem de memenin büyüklüğünü belirleyen seks hormonu östrojen seviyesi olabileceğini söylüyor.

Araştırmaya katılan kadınlara sütyen ölçüleri soruldu ve hepsinin DNA'sındaki nükleotid polimorfizem adı verilen milyonlarca küçük mutasyon incelendi. 7 genin meme ölçüsünü belirlemede doğrudan bağı olduğu,  üç genin ise meme kanseriyle ilişkisi keşfedildi. Dr. Nicholas Eriksson araştırmanın meme ölçüsü ve kanseri arasındaki bağı ortaya koyan ilk önemli araştırma olduğunu belirtti.

BEDEN KİTLE ENDEKSİ VE ÖLÇÜ İNCELENDİ


2006 yılında da Harvard Üniversitesi tarafından menopoza girmemiş 90 bin kadın üzerinde benzer bir araştırma yapılmış ve büyük göğüs ile meme kanseri arasında bağlantı ortaya çıkmıştı.
Beden kitle endeksi 25 veya daha az olan ama sütyen ölçüsü D veya daha fazla olan kadınlarda, ölçüsü A olanlara göre daha fazla meme kanseri riski altında olduğu belirlendi.

Çok su içti öldü

İsveç'in Uppsala kentinde, bir saat içinde 6 litre su içen bir genç kız, beyninde meydana gelen şişmenin ardından zehirlenerek öldü.
İsmi açıklanmayan genç kızın, bir saat içinde büyük bir bardak ile 6 litre su içtiği, kısa sürede fenalaşması üzerine Uppsala Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırıldığı ancak kurtarılamayarak öldüğü bildirildi.

Genç kızın hastaneye getirildiği sırada tedavisiyle ilgilenen Doktor Tomas Skommevik, genç kızın içtiği fazla suyun beyinde şişmeye ve zehirlenmeye neden olduğunu açıkladı.

Kilosu 60 ila 100 arasında olan sağlıklı kimselerin günde 2 ila 3,5 litre su içmeleri gerektiğini, çok terleme olması halinde bunun biraz daha artırılabileceğini kaydeden Doktor Skommevik, "Ancak birkaç saat içinde 5 litreden fazla su içmeyi kesinlikle tavsiye etmiyoruz" dedi.

AŞIRI SU NASIL ZEHİRLİYOR?

Gerekenden daha fazla su tüketimi kişinin zehirlenmesine neden olabilir. Aşırı su vücutta; kandaki sodyum miktarının düşmesine (hiponatremi), hücrelerin aşırı su alarak şişmesine, ciddi fiziksel sorunlara, beyin ödemine ve ölümüne neden olabilmektedir.

Aşırı su içmek zehirliyor
 

7.05.2012

Sezaryen için tek şartı açıkladı

Sezaryen ile ilgili yasa tasarısı meclisten geçti. Yasa bundan böyle "tıbbi gereklilik olmadan kadınlar sezaryen yaptıramayacak" diyor.


CNN Türk'e konuk olan Sağlık Bakanı Recep Akdağ ise bu maddeye açıklık getirdi "Tıbbi gereklilik olmadan yaptıramayacak ama bir kadının sadece doğum korkusu olmasını bile tıbbi gereklillik sayıyoruz. Kanunu bu şekilde yazmamızın en önemli sebebi şudur, normal doğum ve  sezaryen kadınlarımızın önüne iki normal seçenekmiş gibi çıkarıldı. Normal doğum mu sezaryen mi? Doktora ne farkı var denildiğinde: 'Hiçbir farkı yok. İkisi de aynı ama sezaryen yapalım.' denemeyecek." dedi.


RUHSAL AÇIDAN ARZU ETMESİ YETERLİ

Bakan Akdağ kadınların sezaryeni sadece ruhsal açıdan şiddetle arzu etmesini bile tıbbi gereklilik sayacaklarını belirterek tıbbi gereklilik olmadan yapan doktora da ceza verileceğini açıkladı:  Bunlar kötü tıp uygulamaları çerçevesinde değerlendirilecek. Hem ceza yasamızda hükümler var hem de idari yaptırımlarımız olabilecek. Mesela gereksiz sezaryen oranları yüksekse o kuruma eğitim vereceğiz." Sezaryen ile ilgili araştırmalara da değinen Recep Akdağ: Sezaryenle doğan bebekler normal doğan bebeklere göre iki misli obez oluyorlar. Sezaryen ityaç olduğunda başvurulabilecek bir yöntemdir. İhtiyaç varsa zaten yapacak bir şey yok." dedi.

YASAK DEĞİL NORMAL DOĞUMA ÖZENDİRME

Sezaryen oranlarının düşürülmesine yönelik çalışmaların henüz netleşmediğini, ama bununla ilgili öngörüşmeler yaptıklarını bildiren Akdağ, şöyle konuştu:
“Biz meseleyi başından beri bir yasaklama meselesi gibi ele almıyoruz, böyle de almadık. Bu toplu bir program. Bir taraftan insanlar istedikleri zaman güvenli bir biçimde buna ulaşabilsinler ama bu çok nadirleşsin istiyoruz. Bu mutat bir yol, normal bir yol gibi algılanmasın istiyoruz. Bunun için bir çok tedbir alacağız. Normal doğumun özendirilmesi, normal doğuma, özellikle ilk doğumlara daha fazla ödeme yapılması, bizim Sağlık Bakanlığı hastaneleri için söylüyorum, performansın artırılması gibi bir dizi tedbir olabilecek. Bunlara ilişkin detayları Bakanlar Kurulu'na sunacağımız raporda bekleyin.”



Sezaryende son nokta


OBEZİTEYLE MÜCADELE

Obeziteyle mücadele kampanyasıyla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Akdağ, olumlu tepkiler aldıklarını belirterek, “Ama çok zamana ihtiyaç var. Bu kampanya aslında bizim halkımızda farkındalığı artırmak için attığımız ilk adımlar. Daha önce de küçük küçük ısınma adımları atmıştık. Ama şimdi insanların özellikle kendi vücutları hakkında bir fikir sahibi olmalarını sağlamaya çalışıyoruz” ifadesini kullandı.

Bu meseleyi kişilerin kendilerinin çözmesi gerektiğini ifade eden Akdağ, “Hiç kimsenin yerine hareket de edemeyiz, yediğimiz miktarı da azaltamayız yediğimiz porsiyonu da küçültemeyiz” dedi.

Kampanyanın iki teması bulunduğunu, bunlardan birinin porsiyonların küçültülmesi, diğerinin de daha çok hareket edilmesi olduğunu dile getiren Akdağ, “10 bin adım” mesajının ise sembolik olduğunu vurguladı.

Akdağ, şunlara dikkati çekti:
“Siz 10 bin adım atamıyor olabilirsiniz ama günlük spor yapıyorsunuzdur, yüzüyorsunuzdur ya da bir spor salonunda ya da evinizde egzersiz programınız vardır. Mutlaka hareket etmek gerekiyor. Belli yaşa göre nabzınızı birazcık harekete geçirecek, hızlandıracak hareketler yapmak gerekiyor metabolizmayı iyice harekete geçirmek için. Maalesef biz millet olarak çok hareketsiz bir millet haline geldik.”

KÜLTÜREL DEĞİŞİM

Hızlı şehirleşmenin beraberinde kültürü de değiştirdiğine işaret eden Akdağ, “İnsanımızın yüzde 70'i hareket etmiyor. İnsanımızın yüzde 70'ine yakını aynı zamanda kilolu ve obez. İkisini bir araya getirirseniz üçte birimiz normaliz, üçte birimiz kiloluyuz, üçte birimiz de obeziz. Obez artı kiloluları şöyle bir toplayın, üçte ikiye denk geliyor. Üçte iki de muhtemelen aynı üçte iki. Hareket de etmiyor. Uzun süre televizyon karşısında oturmalar, bilgisayarlar.”

Kadınlarda şişmanlık oranının daha yüksek olduğunu belirten Akdağ, “Kadınlarımızın şu ikindi günleri, ikindilerde gün yapıyor kadınlar. Bütün Türk kadınlarına sesleniyorum, bu günlerde birbirinize sebze ağırlıklı ikramlarda bulunalım kalorisi düşük içecekler, yiyeceklerle ikram yapalım. Bir ziyarete gittiğinizde orada üç çeşit tuzlu, iki çeşit tatlı, hamur işleri filan varsa zayıflamak filan hiç bunlar söz konusu edilemez, bir taraftan da kilo almaya devam edersiniz. Yaşam biçimini değiştirmek gerekiyor. Biz farkındalık oluşturacağız, belediyelerimiz diğer kuruluşlarımız çevreyi iyileştirecek, böyle gidecek.”

Bunun uzun süreli bir mücadele olduğunu, kazanmak için de farkındalığın geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Akdağ, “Sigarada bunu çok iyi başardık. Ama sigarada iş biraz daha kolaydı. Çünkü sigaranın zararını herkes biraz kabullenmiş durumdaydı. Oysa yeme içmeyle ilgili bu farkındalık düşük” değerlendirmesinde bulundu.
Gazetelere ilan verdiklerini, bilboardları kullandıklarını hatırlatan Sağlık Bakanı Akdağ, basının buna ilgi göstermesinin önemine işaret etti.
Yaz aylarında muhteşem üçlü
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Faruk Buyru, yaz aylarındaki hamileliklerde su başta olmak üzere, ayran, süt ya da az şekerli limonata gibi içeceklerin su ihtiyacını karşılamak açısından önemli olduğunu belirterek, “Gebelerin, yaz aylarında sıvı tüketiminde, gazlı ve şekerli içeceklerden kaçınması doğru olur” dedi.
Prof. Dr. Buyru, yaptığı yazılı açıklamada, yaz aylarında sıcaktan en çok etkilenenlerin başında hamilelerin geldiğini ve yaz gebeliğinin diğer mevsimlerde yaşanan gebeliklere göre daha zor geçtiğini belirtti.

MUHTEŞEM ÜÇLÜ: SU AYRAN SÜT

Gebeleri yaz aylarında en çok susuzluğun etkilediğini aktaran Buyru, şunları kaydetti:
“Yaz aylarında, günler uzun ve sıcak. Sıcak hava ve susuzluk gibi durumlar, gebeleri etkileyebiliyor. Yaz aylarındaki gebelikte, su başta olmak üzere, ayran, süt ya da az şekerli limonata gibi içecekler su ihtiyacını karşılamak açısından çok önemli. Ayrıca, gebelerin, yaz aylarında sıvı tüketiminde, gazlı ve şekerli içeceklerden kaçınması doğru olur.”
"GEBELER SIK SIK AMA AZ YEMELİ"

Prof. Dr. Buyru, gebelerin şeker ve tansiyonunun düzenli seyretmesi için sık sık yemek yemesi gerektiğini vurgulayarak, “Hamilelerin çok uzun süre aç kalmaması, sık sık yemesi gerekiyor. Bu, hamilelerin tansiyon ve şekerinin düzenli seyretmesi açısından önemli. Uzun süren açlık dönemleri sonrasında, gebenin şekerinin düşmesi söz konusu olabilir. Daha küçük öğünlerle sık sık beslenme, dikkat edilmesi gereken bir konu” ifadelerini kullandı.

Yaz aylarında hamilelerin sıcaktan bitkin düşmemeleri için uykularına da her zamankinden daha fazla dikkat etmesi gerektiğine işaret eden Buyru, şunları kaydetti:
“Uyku çok önemli. Uyku saatlerine dikkat etmek gerekiyor. Eğer anne adayı çalışmıyorsa öğlen saatlerinde 1-2 saatini uykuyla geçirebilir. Öte yandan, imkan varsa yaz aylarında yüzmek, gebeler açısından yapılabilecek en iyi egzersizlerden biridir. Fakat enfeksiyon kapmamak için ıslak mayo ile oturmamaları gerekiyor. Yazın dikkat edilecek konulardan biri de öğlen direkt güneş ışığının olduğu saatlerde dışarıda dolaşmamak ve bu saatleri istirahat ederek geçirmektir. Yaz aylarında çalışan hamileler, çalışmayanlara göre daha çok zorlanıyor. Hamileler, çok uzun süre oturarak çalışmamalı, saat başı kalkıp hareket etmeli ve sıvı tüketmeli. Ayrıca, öğlen saatlerini



7.03.2012

Cilt Lekelerine Doğal Mucizelerle Son


Cilt lekeleri canımızı sıkabilir özellikle yaz aylarında güneşin etkisiyle biraz daha artan bu lekelerden kurtulmak için doğanın mucizelerinden faydalanmaya ne dersiniz? Evet doğanın bize sunduğu nimetlerden biri olan aşk otu biz kadınları güzelleştirmek için bekliyor.

Aşk Otu ile Cilt Lekelerine Veda Edin
Aşk Otu :
Aşk otu kökü kaynatılarak elde edilen sıvı, yüzdeki lekeleri yok eder.
Ciltteki Lekeleri ve Çilleri Gidermeye Yardımcı Maddeler
Yulaf Ezmesi
Yoğurt
Çilek
Çay Ağacı Yağı
Asilbent Tentürü (Benzoin)
Cildi Beyazlatmak İçin Doğal Krem
Bir adet misket limonunu sıkarak suyunu çıkarın ve içine iki çorba kaşığı bal ile 60 gram sade yoğurt ekleyip iyice karıştırın. Hazırladığınız karışımı lekeli bölgelere nazik bir şekilde masaj yaparak yedirin. Yarım saat bekledikten sonra teninizi bol ılık su ile durulayın. Bu karışımı haftada bir kez uygulamak yaşlanmış ciltte oluşan lekelenmeleri veya güneşin zararlı ışınlarından dolayı göğüs bölgesinde oluşan lekeleri gidermek için kullanabilirsiniz. * 1 misket limonunun suyunu, 2 çorba kaşığı balı ve 60gr. sade yoğurdukarıştırın. Her bir noktaya hassas şekilde masaj yaparak uygulayın. Ancak masajı hafifçe ve tahriiş etmeden yapmaya dikkat edin. Bu karışımı haftada ya da 2 haftada bir kez uygulayabilirsiniz.
Cildi Beyazlatmak ve Lekeleri Gidermek İçin Pirinç Suyu
Bir çay bardağı pirinci iki çay bardağı suyun içinde en az 3-4 saat bekletin ve suyunu süzün. Bu su ile cildinizi güzelce silin. Günde bir defa bu pirinç suyu ile cildinizi silerseniz on gün içinde cildinizin berraklaştığını, renginin açıldığını göreceksiniz. Not: Bir seferde hazırladığınız pirinç suyunu iki gün kullanabilirsiniz.
Cilt lekelerinin giderilmesinde uyğulanan Doğal tedavi yöntemlerinden gerçekten işe yarayanlar ve kullanımının diğerlerine oranla daha fazla olanlarını birarada toplayıp sizlerle paylaşmak istedim.
Tariflerin etkileri cilt tipine göre farklılıklar göstermektedir.
Cilt sorunlarınız için öncelikle Doktora başvurmanız gerektiğini bir kez daha hatırlatalım.
Elma Sirkesi :
Aynı miktarlarda Su ve Elma sirkesi ni bir kapda kaynatın, daha sonra bu karışım ile yüzünüze buhar banyosu yapın.
Ayrıca gene aynı miktarlarda Su ve Elma sirkesi ile yüzünüzü 3-4 günde bir silerek de cilt lekelerinizden kurtulabilirsiniz.
Anason Tohumu :
Anason tohumları bir kaba konarak üstünü kapatıncaya kadar su eklenir ve kaynatılır. Tohumlar süzülerek atılır ve elde edilen su soğuduktan sonra cilde masaj yapılarak sürülmesi halinde cilt lekelerinin önlenmesi ve canlılık kazanması sağlanır.
Arpa Unu :
Arpa unu hamur haline getirilerek yüze maske halinde sürülür ve 2 saat süresince bekletilir. Bu işlem sonucunda yüzdeki lekeler yok olur.
Biberiye :
Biberiye, merhem haline getirilerek vücuda sürülerse cildi güzelleştirir, kırışıklık ları giderir. 2 gram kurutulmuş biberiye yaprağı ve çiçeği bir tas içinde 20 dakika kaynatılarak, vücut yıkandığında güzelleştirir, pürüzsüz hale getirir.
Maske :
Haftada bir gün bir tatlı kaşığı süzme yoğurt ve bir çay kaşığı karbonatı karıştırın. Cildinizde bir saat bekletip ovarak çıkarın. Bir çorba kaşığı eşit miktarda mısır unu , ıslatılmış kil, el kremi ve suyu karıştırın ve cildinize sürün. 5 dakika ovarak peeling yapın.
Bu, cildinizdeki ölü deriyi çıkarır ve porselen gibi cilde sahip olursunuz
Kudretnarı :
Kabakgiller familyasından, tırmanıcı, ince gövdeli, bir yıllık bir bitkidir. Yaprakları saplı ve el gibi parçalıdır. Meyvesi olgunlaşınca, birbirinden ayrılır. Meyveleri 10-15 cm boyunda şişkin ve iki uçta incelmiş şeklindedir. Üzerinde kabarcıklar vardır. Turuncu – sarı renktedir. Ev ilaçlarında, zeytinyağı ile karıştırılarak kullanılır.
Egzama ve diğer cilt hastalıklarında faydalıdır. Yaraların çabuk kapanmasını sağlar.
Kayınağacı :
Kayıngiller familyasından; kış aylarında yapraklarını döken güzel görünüşlü bir orman ağacıdır. Dalları salkım gibidir. Kabukları halka halkadır. Kabuk ve dallarının kuru distilasyonundan kayınağacı katranı elde edilir.
Kabuklarının suda kaynatılmasıyla elde edilen suyla yüz lekeleri, çiller giderilir. Kıllar temizlenir.

7.02.2012

Bilgisayarınızı Temizle Hızlansın

Advanced SystemCare Free 5.3.0.246



Ücretsiz
Boyut:25.8 MB
Dil:Türkçe
Kısıtlama:Yok
Üretici:IObit
Güncelleme Tarihi:01-06-2012
Ekleyen:MyDt
İşletim Sistemi:Windows 2000/2003/XP/Vista


Bilgisayarınız için artık yavaşlama, donma ve çökme sorunları bitti. Windows'unuzu 1 tıklamayla tamir edin ve koruyun. Advanced SystemCare (eski adıyla Advanced WindowsCare Personal), diğer araçlar gibi sadece kayıt defteri temizliği yapmaz. Sisteminizi doğrudan inceler ve sorun çıkaran engellerin tamamını düzeltir. Novel sistem teknolojisi sayesinde Advanced SystemCare, bilgisayarınızın daha hızlı, daha istikrarlı olmasını sağlar.

Faydaları :
Sadece 1 klik



  • Tüm işi 1 klikle bitirir.






  • Sisteminizi, 1 dakikada tarar ve problemleri düzeltir.

    PC'niz için 360° koruma






  • Güncel tanımlamalarla, bilgisayarınızı casus yazılımlara ve reklam yazılımlarına karşı tarar ve saptadıklarını siler.






  • Casus yazılımların, kötü web site içeriklerinin bilgisayarınıza yüklenmesini engeller.






  • Bilgisayarınızda yaptığınız tüm aktivitelerin günlüklerini siler.

    Bilgisayarınızı %100 tamir eder ve korur






  • Geçersiz kayıt defteri girişlerini tarar ve düzeltir.






  • Hatalı otomatik başlangıç nesnelerini saptar ve devredışı bırakır.






  • Sistem konfigürasyonunu tamir eder, sistemin geç açılmasını ve sistem çökmelerini engeller.

    PC performansını 3 kata kadar çıkarır






  • Windows'un kullanmadığı gereksiz dosyaları tarar ve siler.






  • Windows'u optimize ederek, internet hızını arttırır ve Windows'un gücünü kaybetmesini önler.

    Yenilikler
    + Yeni bir kayıt defteri düzenleyicisi eklendi.
    + Kullanıcı arabirimi güçlendirildi.
    + Dil paketi güçlendirildi.
    * Windows Vista'daki GUI hataları giderildi.
    * Genel hatalar giderildi.

    Editörün Notu : Advanced SystemCare Personal, birçok Windows optimizasyon aracını barındırmasının yanı sıra ücretsiz ve kolay kullanımı ile dikkat çekiyor. Windows'un tüm sorunlarını çözüyor. Doğabilecek sorunlara karşı yaptığı her işlemden önce, sistemde çok az yer kaplayan bir yedek alıyor. Programın eksi özellikleri ise, sistem problemlerinin açıklaması tatmin edici değil ve yardım dosyasının geniş olduğunu da söyleyemeyiz. Sonuç olarak, sisteminiz çok yavaşlamışsa ve Windows'u yeniden kurmayı düşünüyorsanız, önce bu ücretsiz programı denemenizi tavsiye ediyoruz.




  • Doğal yöntemle saç rengi



    saç, saç rengi, doğal yöntemle saç rengi, doğal yolla renk, doğal olarak saç rengi elde etme, saç renkleri, saç bakımı, parlak saç renkleri, evde kolay yapılan saç boyası.
    < style="border-bottom-color: rgb(204, 204, 204); border-bottom-style: solid; border-bottom-width: 1px; font-family: Verdana, 'BitStream vera Sans'; font-size: 16px; margin: 10px 0px 0px; padding: 0px 5px 3px;">
    Muhteşem kızıl saçlar için kına
    Saçlarınızın kızıl görünümü için kolay yöntemlerle elde etmeniz mümkün. Bunun için uygulayacağınız kına bakımıyla mümkün.
    Öncelikle kınayı alışkan hamur haline getirin. Daha sonra saçınıza sürün; saçınızı bir naylon yardımıyla daha sonrada bir havluyla sarın. İki veya üç saat saçınızı böyle tutun. Muhteşem bir kızıl rengi elde edeceksiniz. Saçınızın rengini kehribar rengi olmasını istiyorsanız, saçınıza uyguladığınız kınadan sonra demli çay ile yıkayın. Uzun yıllar hasretini yaratığınız kızıl saçlara kavuşabilirsiniz.

    Siyah saçlar için saç bakımı adaçayı
    Saç bakımı siyah saçlar için zordur. Nedenine gelince; siyah saçlar kepek ve saç ağarmalarından kaynaklanan problemler nedeniyle bakımı sorunlar yaşanır. Ancak vereceğimiz adaçayı bakımıyla saçlarınızı uzun yıllar güven içinde kullanabilirsiniz.
    Öncelikle karışım için siyah çay ve adaçayı temin etmelisiniz. İlk olarak iki çorba kaşığı siyah çayı ve bir çorba kaşığı adaçayını kaynatın. Yarım saat kadar bekledikten sonra saçınıza sürün. Bu işlemi 2 ay boyunca her gün uygulamalısınız. Her yıkamadan sonra güven rahatlığı içinde kullanabilirsiniz. Bu karışım sayesinde zamanla saç ağarmasını geciktiren bir karışımdır.

    Sarı saçlar için papatya saç maskesi
    Soğuk havalar ile başlayan mat görünüm sarışınlar için ilk etapta göze çarpan problemlerin başında gelir. Bu mat görünümden kurtulmak için papatya saç maskesi ideal saç bakım maskesidir.
    Bunun için ilk yapmanız gereken hazır olarak alacağınız kuru papatya iyi bir çözümdür. 100 gram papatyayı kaynar suya dökün ve 40 dakika bekleyin. İyice demlenmesine dikkat edin. Saçlarınızı yıkadıktan sonra hafif kuruların ve elde ettiğiniz saç maskesini saçlarınızı yıkayın, özellikle saç tiplerine iyice masaj yapar gibi yedirin. Yaklaşık olarak bir saat kadar bu karışımın saçınızda kalmasını sağlayın ve durulayın. Bu yöntemi kullanarak haftada üç kez uygulamanız sonunda görecesiniz sarı rengin mat görüntüsünden kurtulup canlılık kazanmasına yardımcı olacaktır.
    Saç maskeleri doğal yöntemler ile yapıldığında olumlu sonuçlar verir. Aksi takdirdi kozmetik ürünler problemi çözmediği gibi ilerleyen zaman içinde saç dökülmesine kadar eti ederek sorunu hat safhaya çıkarabilir.

    Kahverengi saçlar için saç bakımı

    Kahverengi saçlar için bir miktar soğan kabuğunu suda kaynatın. Hazırladığınız karışımın içine üç çorba kaşığı demlenmiş çay koyun. Elde ettiğiniz karışımı yarım saat bekletin. Saçınızı her yıkadığınızda havlu ile saçınızı kuruttuktan sonra elde ettiğiniz suyu saçlarınıza yetirin. Bu uygulamayı 2 ay kadar düzenli olarak yaptığınızda kahverengi saçlar sanki röfle yapmış gibi bir görünüm kazanır.

    YAPRAK NASIL BASILIR?

    Malum bu aralar yaprak mevsimi. En azından öyle olduğunu 2 yıl önce öğrendim. Ve eğer salamura yaprağı hazır almak yerine, kendim yaparım hem temizliğinden şüphem olmaz hem de başından sonuna benim emeğim olur derseniz işte tarifi ;
    Yaprak nasıl basılır ya da salamura edilir?

    MALZEMELER:
    5 kilo yaprak
    1 kilo iri tuz (kaya tuzu ya da salamura tuzu da deniyor)
    5 kiloyu alabilecek büyüklükte bidon (İlk kez yapanlar satıcıya sorarsa onlar da yönlendiriyor)
    Doğrusu ben de ilk kez 2 ıl önce denedim, ama o kadar güzel yapmışım ki hala o zamAndan kalan yaprağım var ve sapasağlam duruyor. Üstelik bu işin otoritelerinden de tam not aldı. Tarifimi güvenerek uygulayabilirsiniz.
    İşe öncelikle yaprak almakla başlamalısınız. Alacağınız yapraklar küçük, damarları ve kendisi ince olmalıdır. Yaprağın arası çok ayrık olmamalı. İri damarlı yaprakları almaktan kaçının.
    İlk olarak 1,5 litre suyu kaynatarak içine 4-5 çorba kaşığı tuz atarak eritin. Tuz oranının istendiği kadar olduğunu anlamak için yumurta koyarak bakılıyor, eğer yumurta suyun yüzünde kalıyorsa tuz oranı istenen kıvama gelmiş kabul ediliyor. Ama ben bu yöntemi uygulamıyorum.
    Kaynattığınız ve tuz eklediğiniz bu suyun soğuması gerekiyor. En çabuk soğuyacağı yere kaldırın. Aldığınız yaprakları yukardaki gibi üstüste gelecek şekilde dizin.
    Bu yapraklardan 8-10 tane alarak (parlak kısımları içte kalacak şekilde) saplarının olduğu kısma fotoğraftaki gibi yaklaşık 1 tepeleme çay kaşığı kadar tuz koyun ve yaprağınızı sarın.
    Tuzlayarak sardığınız yaprakları, fotoğraftaki gibi, bidona düzgün şekilde dizin. Arada bir bastırarak aralarda boşluk kalmasını engelleyin.Tüm yaprakları sararak bastıktan sonra son olarak tamamen soğuduğuna emin olduğunuz tuzlu suyunuzu yavaş yavaş ekleyin.
    Yapraklar suyu ekledikten sonra inecektir. Sığmayan yapraklarınız varsa oluşan bu boşluğu tekrar doldurabilirsiniz. Ayrıca kapağı kapamadan evvel ince uzun bir bıçak veya benzeri bir şeyi kullanarak yandan (içine sokarak) havasını alın.
    Sarmayı yapacağınız zaman ihtiyacınız kadar yaprağı kaynamış suda biraz bekleterek tuzundan arındırmış olacaksınız.
    AFİYET OLSUN.

    Değişen beden imajları


    Çağlar boyu değişen beden imajları, insanı ne güzel, ne de çirkin yapabilir. Önemli olan kişinin aktif bir yaşam ve doğru beslenmeyle beden ve ruh sağlığını koruması, kendisiyle barışık yaşamasıdır.
    Kim istemez ki yüzyıllar boyunca hep güzel kalmayı? Çağların beden imajları değişse bile, döneminin en ideal ölçülerine sahip olmasa bile, kendisini her zaman güzel bulmayı kim istemez?
    Kulağa ne kadar ütopik gelse de, aslında hiç zor değil. Sadece aktif bir yaşam ve doğru beslenme ile kendi beden imajımızla barışık yaşayabilir, kendimizi dünyanın en güzel insanı hissedebiliriz.
    Çünkü herkesin beden imajı farklıdır. Çünkü beden imajı, kişinin kendisini nasıl algıladığıyla değiştiği gibi, modanın etkisiyle tarih boyunca da değişiklik gösterir.
    Örneğin mitolojide büyük göğüslü, geniş kalçalı, yumuşak ve büyük karınlı Venüs bereket simgesi iken, tombulluğuyla ünlü Afrodit ideal kadın olarak kabul görmüş.
    19. yüzyıla gelindiğinde bir dirhem et, bin ayıbı örterken, 21. yüzyılda bir dirhem et, ayıbın simgesi haline gelmiş.
    Oysa ne bir dirhem et ayıbı örter, ne de fazlalığı ayıptır. Önemli olan kişinin kendisini sevmesi, kendisiyle ve bedeniyle barışık yaşaması. Kendimizi ne kadar çok seversek, beden imajımızı da o kadar iyi koruruz.


    Beden imajımızı nasıl koruruz?
    Yeterince sağlıklı olan vücudumuz, ruh sağlığımızı da etkiler. Sağlıklı bir ruh, hayata olumlu bakmamızı sağlar ve hem kendimizi, hem de imajımızı sevmemize yol açar.
    Sağlıklı olmayan bir vücut ise, ruh sağlığını olumsuz etkiler. Hayata olumsuz bakıp, kendimizden ve imajımızdan hoşlanmamamıza neden olur. Bu durumda yükselen stres hormonunun etkisiyle tatlıya, çikolataya saldırırız. Şekerli besinlerin içindeki mineraller sinir sistemimizi yavaş yavaş güçlendirirken, ruhumuz çoktan dış dünyayı terk etmiş, içsel problemlerimize dalmıştır. Minerallerin etkisiyle içsel problemlerimiz çözülür çözülmez beden imajımıza geri döner, ertelediğimiz alışverişlerimiz yeniden canlanır.
    Tabii ki bu bir paradokstur. Mutlu olabilmek için bir yandan şekerli besinlere saldırırken, diğer yandan beden imajımızı nasıl koruyabiliriz? Bu paradoksla başa çıkabilmek, yaşadığımız sıkıntıların beden ve ruh sağlığımızı etkilememesi için ne yapabiliriz?
    Aslında bu soruların cevabı son derece basit. Aktif bir yaşam ve doğru beslenme sayesinde paradoksun çemberinden sıyrılıp, hem beden sağlığımızı korur hem de beden imajlarımızla barışık yaşarız.
    Aydan Atasoy
    Beslenme ve Diyet Uzmanı

    Kansere karşı, doğru beslenme rehberi


    Kanserden sağlıklı ve dengeli beslenerek, besinleri doğru yöntemlerle hazırlayıp, pişirerek korunabiliriz.
    Kanser türlerinin çoğu, sağlıklı ve dengeli beslenme ile önlenebilir. Özellikle beslenme ile ilişkisi kanıtlanan; mide, kolon ve rektum kanseri, karaciğer kanseri, pankreas, böbrek, prostat ve yemek borusu kanserlerinden korunmak için yeni bir beslenme planı yapılmalıdır.
    Tükettiğimiz besinlerin bir kısmı kansere yol açarken, bir kısmı da kanseri önler. Ayrıca besinlerin hazırlanış ve pişirme yöntemleri de, kansere karşı etkilidir. Besin değerleri kaybolmadan, doğru yöntemlerle hazırlanan besinler, kanserden korur.
    1. Kanser riskini azaltan özel maddeler
    Besinlerde bulunan bazı özel maddeler, kanser riskini azaltır. Özellikle hava kirliliğinin bulunduğu yerde yaşayanlar, sigara içenler ve genetiğinde kanser olanlar, bu besinleri daha çok tüketmelidirler. Kanser riskini azaltan besin maddeleri şunlardır:
    ·        Proteaz engelleyiciler: Soya fasulyesi, kuru baklagiller, taze fasulye ve bezelyede bulunur.
    ·        Oksitlenmeyi önleyiciler: Taze meyvelerle birlikte, ceviz, fındık gibi sert kabuklu meyvelerde bulunur.
    ·        Flavanoidler: Turunçgiller, kayısı, kara dut, kızılcık, kiraz, kuş üzümü, üzüm gibi meyvelerin yanı sıra, soya fasulyesinde bulunur.
    ·        Özel koku ve tat veren maddeler: Lahana, karnabahar, ıspanak gibi kış sebzeleri, nane, kekik, pancar, şalgam ve yenilebilen yabani otlarda bulunur.
    ·        Kükürtlü maddeler: Sarımsak, soğan ve pırasada bulunur.
    2. Kanser riskini azaltan besinler
    ·        Sebzeler: Sarımsak, soğan, lahana, havuç, ıspanak, pazı, salatalık malzemelerin tümü, asma yaprağı, karnabahar, pırasa, şalgam, turp, maydanoz, tere, nane, roka, biber, taze fasulye, bezelye, bakla, mantar, patlıcan, enginar, kabak, domates, pancar, bamya ve yenilebilen yabani otlar.
    ·        Kuru baklagiller: Mercimek, nohut, fasulye, barbunya, soya fasulyesi.
    ·        Meyveler: Turunçgiller, kuşburnu, böğürtlen, kızılcık, elma, armut, ayva, erik, kiraz, vişne, çilek, karpuz, kavun, üzüm, incir, nar, dut, muz, hurma, yenidünya.
    ·        Kuru yemişler: Leblebi, kestane, badem, fıstık, fındık, ceviz.
    ·        Tahıllar: Tam buğday ekmeği, kepekli ekmek, çavdar ekmeği, yulaf ekmeği, bulgur.
    ·        Hayvansal ürünler: Yumurta, az yağlı süt ve süt ürünleri, çökelek.
    3. Kanser riskini artıran besinler
    Bazı besinler, kanser riskini artırır. Özellikle hava kirliliği olan bölgelerde yaşayanlar, genetiğinde kanser olanlar ve sigara içenler bu besinlerden uzak durmalıdırlar. Uzak durulması gereken besinler şunlardır:
    ·        Yağlı ve yaşlı et ürünleri,
    ·        Fast foot ürünleri,
    ·        Sucuk, sosis, salam, pastırma,
    ·        İçyağı ve tereyağı,
    ·        Yağda kızartılmış besinler,
    ·        Tuzlanmış ve tütsülenmiş besinler,
    ·        Direkt ateşte pişirilen besinler,
    ·        Nitrit ve nitrat eklenmiş besinler
    ·        Küflenmiş besinler.
    4. Antioksidanlar
    Bedenin silahlı kuvvetleri olarak da tanımlanabilen antioksidanlar, çeşitli enzimler ve besin öğeleriyle vücutta oluşturdukları savunma sistemi sayesinde kanser oluşumunu önler. Antioksidanların savunmasında yer alan besin öğeleri; protein, B2 ve B6 vitamini, Folik asit, C, A ve E vitamininin yanı sıra, selenyum, çinko ve mangan gibi minerallerdir.
    Aydan Atasay (Beslenme ve Diyet Uzmanı
    Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

    Sayfamızı Beğenmenizle
    Mutluluk Duyarız